6 Şubat 2011 Pazar

Bende 'Hıncal'dım !

Bir kaç gün önce bir deli kız ayrıldı aramızdan. Hayat dolu, doğal, sempatik, neşeli, ekranların bile enerjisini sömürmeye ve kişiliğini bozmaya yetmediği; 18 aylık bir bebeği, bir eşi, kendi kadar deli dolu bı annesi olan ünlü bir kadındı. "-dı" diyorum çünkü tüm bunları geride bırakarak gitti. Hem de yaşamayı bu kadar severken, bu kadar hayat doluyken...
Kara haber tez duyuldu. Kocasının telefonu çaldı sabahın köründe: "Beyfendi, karınız hayatını bir arkadaşının evinde kaybetti" dedi telefondaki ses ona, O da zaten o sesin daha ne dediğini dinlemedi bile. Sonra bir kez daha şoka girdi "cenaze bilmemne adresinde, sizi bekliyoruz" deyince telefondaki ses. Çok sevdiği karısı, çocuğunun annesi artık 'cenaze' diye anılıyordu. "Lütfen kötü bir şaka olsun" dedi içinden ya da "bir kabus olsun bu ve ben birazdan uyanayım" dedi ama uyanamadı kabusundan. Göz yaşlarını da alıp yanına yola koyuldu.
Herkes "neden öldü?" sorusunun peşindeyken O, "ben şimdi onsuz ne yapacağım?" diye soruyordu kendine. Koyun can, kasap et derdindeydi yani. Medya kasap, O koyundu artık. Aç kurtlar da eksik olmadı fırsat bu fırsat diyerek, üşüşüverdiler olayın başına. O'nun gözünden bakıyorlar gibi yaptılar haince. Çünkü reklama ihtiyaçları vardı, gündeme gelmeleri gerekiyordu. Çünkü yeni basılan kitaplarının pazarlanması gerekiyordu. Çünkü 'kerata'larina sahip çıkmalıydılar. Sözde ahlak bekçiliği yapıyordu şimdi en ahlaksız, en şerefsizler..hayat böyle bir sey işte, işlerine gelince ahlak değerlendirmesi yapanlar, ahlaksızlığın en büyüklerini yaparlar! Ortada daha 32 sinde olmasına rağmen belkide ihmal yüzünden hayata gözlerini yummuş bir kadın vardı ve şerefsizlerin örümcekli beyinlerindeki iğrenç düşüncelerle yargılanıyordu.hem de kendini savunma ihtimali olmadıgı halde. Hayatta olmayan biri hakkında atıp tuttular hiç bir sey bilmemelerine rağmen. "hıncal"dılar pardon hınç aldılar...Tabirinin bu konuda hic mi hic caiz olmadıgı "su testisi su yolunda kırıldı" benzetmesini kaleme alabildiler elleri titremeden, daha doğrusu vicdanları titremeden. Bir kere örümcek girince beyine her yeri sararıyor işte ağlarıyla, sağlıklı düsünemiyorsun. Onlar da düşümedi; su testisi su yolunda kırılsaydı eğer 32 yasındaki bir genç annenin, 18'lik çıtırları kucağında gezdiren bir dededen önce bu dünyadan ayrılmayacağını..
Niye mi yazdım bu yazıyı? Doğru ben hayranı falan değildim o kadının, kocasını da tanımam etmem, bebekleri oldugunu bile bilmiyordum, yeni çıkmış bir kitabımda yok, korumam gereken bir keratamda, yani sıradan bir ünlüydü işte benim için. hatta ölmeden 3 gün önce "oh be sonunda elendi şu kadın, şu yarışmadan" dediğim. Ama onun hayranı olmamam, herhangi bir insana çamur atılmasına gönlümün razı geleceğini göstermiyor. belki yazanların yazdıklarını okurken ve yayınlarken vicdanı sızlamadı ama sızlatmak gerek.millet keratasını koruyacak diye ölmüş birinin arkasından atıp tutarken, ben "boşver belkide viagrasını yeni almıştır ondan saçmalıyor, tabii yaşlılık hali" diyemedim. Bu kadar kolayken onların hayata gözlerini yummuş bir kadın hakkında "kocasını aldatırken öldü, kimse onu azize ilan etmesin" demesi, hemde arkada kalanlara,eşine,çocuğuna saygısızlık ederek.. neler yaşandığını, o gece neden başkasının evinde olduğunu, neden o denli içkili olduğunu, belkide bi gün once kocası tarafından aldatılıp aldatılmadığını bilmeden bi insan hem de bi kadın hakkında zırvalayan ahlaksızlara karşı o kadını savunma gereksinimi duydum kendimce. Çünkü onun kendini savunmaya fırsatı yoktu ve hiç de olmayacak.


Huzur içinde uyu Defne Joy Foster...

1 yorum:

  1. Keske yazdığın yazıyı Hıncal Uluç'da okuyabilse çünkü ona karsı yazılmış elestri yazıları arasında okuduğum en iyilerinden şüphesiz....

    YanıtlaSil