16 Ocak 2011 Pazar

Adeta kar gibi

Bir umut hala kar yağsın diye bekliyorum için için...öyle bir yağsın ki her yer bembeyaz olsun bütün her yerde beyazın senfonisi çalsın. hatta aylarca yağsın hiç yaz gelmesin istiyorum resmen.. ama abartmasında tabii... öyle kar yüzünden eve hapsolmayalim mesela veya sadece monoton birer pamuk parçası edasıyla yere süzülmesin kar taneleri Gokyuzunden.Arada tipilere kar firtinalarinada ihtiyac var.ama şimdilik keşke kar yağsa demekle yetiniyorum sadece.
Bilmen farkettiniz mi? kara olan özlemimi aynı aşka olan özlemim gibi dile getiriyorum ben..İkisininde doğasında farklılık var.ikiside dengemizi bozuyo ve ne zaman kar yağsa yada aşık olsak gündemimize oturuveriyor.Formülü belli olmayan birer iksir gibi büyülüyorlar bizi. Ve iste o zaman dünya onların etrafında donüyor.
kar ilk yağmaya başladığında hep yağsın hiç durmasın istiyoruz buyusune kapılıp... ama hepimiz cok yağınca dayanamayip "ya lütfen güneş acsın" diyebiliyoruz.hiç düşünmeden ardından gelicek özlemi...Çabuk vazgeçiyoruz kardan,sıkılıyoruz ayni askta oldugu gibi! Günesin sıcaklığını ozleyiveriyoruz karın soğuğu icimize isledikce. Usumekten korkuyoruz galiba kim bilir...
belkide ondan en ozeli karın soğuğu seni usuturken yanında seni isitabilecek birinin olması iste o zaman kar ve ask yan yana geliyor, beyazın senfonisi arasında kıpkırmızı aşk kokuyor her yer.
şimdi siz karar verin ben aşkı mı özledim yoksa karın yağmasını mı?

15 Ocak 2011 Cumartesi

Aşk aslında Şıpsevdi sakızlarında

ne çok severdim şıpsevdi çiğnemeyi.sebebi belli tabiki..icinden cıkıcak o minicik kağıttaki aşk tanımlarını görmek sonrada kendimi aşkın öyle saf,tatlı bişey oldugunu inandırmak.bakkala giderdim,bir avuç şıpsevdi doldururdum elime sonra da hepsini çiğneyip içindeki kağıtları okurdum birer birer,sıkılmadan..büyüdüğümde bende böyle aşık olcam diye hayal kurardım hep."büyüdüm noldu?bok mu varmış?bu muymus yani aşk?" dicegim aklımın ucundan gecmezdi o zamanlar.çocukken kurduğu toz pembe hayallerini bir kenara itip gerceklerle yüzlesmek zorunda kaldıktan sonra herkesin aklında belirir zaten bu sorular.oysa cocukken ne kadar gercekti ne kadar olması gereken gibiydi aşk.
hepiniz hatırlıyorsunuzdur heralde:Love is... diye başlardı sonra resmin altında mükemmel bir aşk tanımı seni senden alırdı.aslında hiç kimse tanımlayamaz aşkı o kadar güzel.zaten aşkı çirkinleştiren insan dediğimiz yaratıgın ta kendisi yoksa aşk hala güzel...
bugün aşk yine o zamanlardaki gibi saf,tatlı olsun istedim ve pijamalarımı bile cıkarmadan giydim ayakkabılarımı ayagıma bakkala gittim.yine bi avuç şıpsevdi doldurdum elime sonra eve geldim hepsini birer birer çiğnedim sıkılmadan..içindekileri okuyup hayal kurdum bir güzel."niye lan manyak mısın sen?" demeyin bana. bu cidden önemliydi benim için.cunku insanın kendini yeniden aşka inandırması gerekiyor bazı zamanlar, kaybettiğin şeyleri yerine koyman gerekiyor..buda benim için öyle bir zamandı işte.en azından artık kafamda aşkla ilgili kötü anılar yerine güzel hayaller var.
Aşk...


...aslında şıpsevdi sakızlarında





5 Ocak 2011 Çarşamba

Havuz Problemi

yok ya bu erkek kadın ilişkileri anlaşılmaz bi hal alıyo git gide kafamda.büydükçe çözerim dediğim onca problemde büyüyo benimle.ben havuz problemlerini çözerken bile bu kadar zorlanmadım ya.
iki tane musluk olurdu onlarda, ikisi aynı anda doldururlardı bir havuzu.bir de en kazıklarında bir pompa sen doldurmaya çalışıken havuzu boşaltırdı. Eeee al işte, aynı aşk! ama o problemlerde bile milli eğitim amcamız 3. musluga gerek görmezken aşk saolsun o 3. musluğu hep bağlıyo havuza bi yerinden. sona kadın hiç aldatırmı ne ayıp şey diyolar.eger biri senin canını yakıyosa sende yakıcaksın bu böyle her şey karşılıklı sonucta. hayat müşterektir demişler nede olsa. erkekler aldatıyo "vay aslanım,kocum.." kadınlar aldatınca "vay orospu,kaltak.." oluyo nedense. yıkın artık şu tabularınızı. tabikide bu yazının amacı "aldatın arkadasım" degil. ama erkekler aldatıyosa kadınlarda yapar, hemde daha iyi yapar. bu da şurdan bellidir; erkeklerin ruhu bile duymaz bunu ondan hep aldatılmadıklarını sanırlar ömürleri boyunca.yani belirtmeye çalıştıgım şu ki kadınları zorlamayın işte o yüzden sevgili erkekcikler aldatcaksanız aptal kızları bulun ki anlamasınlar yada yalanlarınızla kandırabilin ve zeki olanlarımızla sevmiyosanız beraber olmayın. cünkü zeki olanlarımız asla size zeki olduklarını belli etmezler ve saman altından cok iyi su yürütürler. benden söylemesi ayagınızı denk alın.yoksa havuz problemini çözemeyen beyinleriniz aşk problemini hiç çözemez.yazık olur gençliğinize!


2 Ocak 2011 Pazar

patilerim arasından dünya

yaşadığımız kocaman uzayı anca dünyaya hapsoldugumu anlayınca farkedebilen küçük aptal bi kediydim ben. bir zamanlar yaşadığım sokağı kendi dünyam yapmıştım.o ağaç benim bu bahce benim derken küçük kedi biraz büyüdü.bi şehri dünyam yaptım.girilmedik sokak bırakmadım şehrimde.daha sonra bir ülkeyi fethettim.daha da büyüdüm fethedilmedik ülke bırakmadım bu dünyada..artık bişeyleri kendi dünyam yapmaktansa dünyayı kendimin yapmıştım nede olsa.tamda elimdekilerin kıymetini bilip hayatın bana verdigiyle yetinmem gerektigi zamanda "ya başka dünyalar dedim?" "başka gezegenler?" "başka hayatlar?" onları da benim yapmalıyım. kediyim ben sonucta aç gözlüyüm doymak bilmiyordum. sanki herşeyin sahibi ben olsam mutlu olacaktım..hayatımdakileri kırdım, döktüm.O ana kadar kazandıgım herseyi,dünyamı arkada bıraktım.sadece yeni bi dunya kurmak ugruna kendimden vazgectim.artık kocaman bi kedi olmuştum, yeni yeni dünyalar keşfetmiştim.evet...ama gercek dünyamdan hiç gidememiştim ben.bu nedenle keşfettiğim hiç bi dünyayı benim yapamamış, her seferinde keşfedilmişliğin içinde kaybolan küçük kedi olmak zorunda kalmıştım..önüme cıkan duvarlara tırmanmaya çalıştıkca tırnaklarımı kırıp patilerimi yaralamıştım. bi gün gecenin karanlığında aya tırmandım, dünyama baktım.uzun süredir göremediğim yıldızlar birer birer parlamaya başladı tekrar.gecelerce düşündüm kara kara..gecmişimin özlemini çekiyordum besbelli.agladım için için.çünkü mutluluğun sadece yenilikler keşfetmek degil keşfettiklerinin degerini bilmek ve bazen oldugum yerde kalabilmeye cesaret etmek oldugunu anlamıstım artık. işte bunu anladıgımda kuyrugumu bacaklarımın arasına kıstırıp indim üstünden ayın..kendi dünyama dönmem gerektiğini anlamıştım.dünyamı terkettiğimde kaybolan yıldızlar şimdi yolumu aydınlatıyordu.onca zaman sonra mutluydum artık kendi dünyamdaydım patilerim beni ilk yola cıktıgım yere götürüyordu,ilk fethettiğim ülkeye..sonra kendi şehrime dogru yol aldım en sonunda kendi sokağıma gelmiştim kendi bahçemde kendi ağacımın altına uzandım usulca...mutluydum çünkü yıldızlar gecemi aydınlatırken bu kez kendi dünyamdan ayı izliyordum


1 Ocak 2011 Cumartesi

o zaman inanırdım...

Bir peri olsa...
Arabaya çevirse balkabağını,
Sihirli bir elbise giydirse üzerime,
Beyaz...
Bir de camdan papuçlar yapsa benim için,
Hani prensimden kaçarken merdivende düşüreceğim...
İşte o zaman inanırdım aşkın varlığına...
Bu sefer ben olsam baş karakteri peri masallarının,
iki tane fare iki kocaman ata dönüşse gözlerimin önünde,
Arabamı prensin sarayına sürseler,
Hani gecenin sonuna gelmeden yanından kaçmam gereken prensimin sarayına...
Bütün gece dans edebilsem prensimin kollarında,
saat on ikiyi hiç vurmasa o gece,
din don din don...
yine bitmese her güzel şey gibi mutluluğum,
Bu sefer kaçmak zorunda kalmasam o balo salonundan,
hiç kaybetmesem camdan ayakkabımın tekini,
ve vakit kaybetmese prensim yeniden beni bulmak için,
O zaman inanırdım aşkın varlığına...
yeniden doğabilsem küllerimden kül kedisi olmak yerine,
o periye gerek kalmamış olsa prensime kavuşabilmem için,
mesela bi cadının kurbagaya çevirdigi bir prensi öpsem onun prensesi olsam,
sonunda geldin prensesim deyip sarılsa bana hiç bırakmasa,
o zaman inanırdım aşkın varlıgına.
şimdi siz bana aşka inan diyorsunuz ya,
çoçukca umutlarını kaybetmiş biri nasıl inanırki bu dünyadaki aşkın varlığına?
aşk ancak peri masallarında...
bırakın ben çocuk kalayım kendi dünyamda,
en azından buna karışmayın,
çok görmeyin masum, çocukca, saf bir tebessümü bana.